Erbakan'ı pilavdan yediler

Günahları kendi boynuna biz sevmeyiz, Necmettin Erbakan'ı. Sevenleri var, onlar da kendisinin olsun. Kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş. Türkiye'de kendisini tanımayan yoktur. Şimdi yasaklı eskiden pek değerli siyaset adamımızdı. Kendisini televizyonda görmediğimiz gün üzülüyorduk, zira o günkü küfür etme istikakımızın büyük bir bölümünü ekrandaki yüzüne saklardık. Şimdilerde ekranlarda hiç göremiyoruz, biz de ihtiyacımızı gıyabında gideriyoruz.

İşte bu Erbakan, Türk adaletine toslayınca. Bilindiği gibi çok değerli Anayasa Mahkemesi, bunun suç yuvası partisi kapatmış buna ve şak şakçılarına siyaset yasağı getirmişti. Arkasında üstüne hiç vazife olmayacak bir konuda, (İlk okul öğrencilerinin her sabah içtikleri Türküm, doğruyum, çalışkanım diye başlayan çok başarılı ant için ileri geri dırdırlanmıştı) konuşmuş, bu söyledikleri yüzünden de hapis cezası alınca ağlaşmalar başladı tabii. Yine montaj yapmışlar köpekliğine yatmaya çalıştılar, ama Türk adaleti yemedi tabii.

Bu zat-ı muhterem sonra utanmadan, bir zamanlar yatak odalarını dahi eleştirdiği Avrupa'ya sırtını dönüp, yere doğru eğilerek, "Hadi be, bre kafirler elinize düştüm. Ne isterseniz verecem, ama siz de beni kurtarın" dedi.

İşte biz devreye buradan sonra girdik.

Malum camianın çok zeki olduğunu sandığı Hoca, artık bunamıştı ve her işini danışmanlarına yaptırıyordu. Hatta prostat oldum ayağına yatıp iki de bir işemeye gitmeye de üşenip yanındaki danışmanlarına lazımlık taşıttırdığını da ortaya çıkardık. Böyle hasta ve yaşlı bir adam işerken elini de kullanamaz tabii, danışmanlar var ya....

Danışmanlar bu sefer hocayı tongaya düşürüp, O'nu pilavdan yemişler. Yıllardır küfrettiği Avrupa'ya karşı, O'nu yukarıda anlattığımız pozisyona sokmuşlar. Bunu bilerek yaptıklarını söyleyen haber kaynaklarımız da yok değil. Yani, artık önüne koydukları kağıtları okuyacak bile dermanı olmayan, imzasını bile başkası atan Necmettin Erbakan, Avrupa'ya fark etmeden yalakalanmış. Vay vay vay, bir "devin" düştüğü duruma bak...

İnsan üzülmüyor da değil hani...

Ha unutmadan, hocanın, gözü sürmeli Mehmet Şevket Eygi ile Eygi'nin malum evinde, neden sık sık ve gizli olarak buluştuklarını anlamadık. Dedikodular mide bulandırıyor. Neysa ayrıntısını sonra çözeriz.